
3-9.yüzyılda Yunancadan Arapçaya çevrilen Salaman ve Absal’ öyküsü, başta İbn Sina’nın ‘Hay bin Yakzan’ı olmak üzere, birçok İslam düşünürünün yapıtlarına kaynaklık etti. Hay Bin Yakzan 12. yüzyılda Endülüslü filozof ve bilim adamı İbn Tufeyl (1106-1186) tarafından yazılan felsefi romandır. Kitabın diğer bir adı ise Esrarü’l Hikmeti’l Meşrikiye’dir. Hay bin Yakzan ilk ‘felsefi roman’ ve ilk ‘robinsonad’. Tanpınar’ın deyişiyle ‘Müslüman âleminin tek romanı’.14. yüzyıldan başlayarak belli başlı Avrupa dillerine çevrildi; Defoe, Bacon, Spinoza ve More gibi pek çok düşünür ve sanatçı üzerinde etkili oldu.
“Uyanığın Oğlu Diri” anlamına gelen Hay Bin Yakzan’da ıssız bir adada tek başına büyüyen Hay’ın kendi imkânlarıyla gerçeği arama çabası ele alınır. Hay, tabiatla baş başa her türlü dış etkiden uzak bir ortamda varlığın sırlarını keşfeder. İnsanlardan ve dinden habersiz bir şekilde bu adada kâinatı, yaratılışı, hakikati özümseyerek Mutlak Varlık’a ulaşır.
İbn Tufeyl bu eserde şu üç temel sorunu çözümlemeyi amaçlar:
1.İnsan kendi başına, hiçbir eğitim ve öğretim görmeksizin, doğayı inceleyerek düşünme yoluyla “insan-ı kâmil” aşamasına ulaşabilir.
2.Gözlem, deney ve düşünme yoluyla elde edilen bilgiler, vahiy yoluyla gelen bilgilerle çelişmez, yani felsefe ile din arasında tam bir uygunluk vardır.
3.Mutlak bilgilere ulaşmak, bütün insanların üstesinden gelebileceği bir şey değildir. Yüce gerçekliklere ulaşmak, bireysel bir olaydır. Kısaca ifade edecek olursak İbn Tufeyl’in felsefesi, rasyonel düşünceden yola çıkarak keşif ve ilhama ulaşan ve bu nedenle son noktada tasavvufla buluşan bir mutluluk yoludur. Hay Bin Yakzan bu yolculuğun somutlaşmış öyküsüdür.
Keyifli okumalar…