5 Ocak 1895 Dreyfus Davası

Dreyfus Davası: Casusluk suçlamasıyla Fransa’da yargılandığı davada, Yüzbaşı Alfred Dreyfus ömür boyu hapse mahkûm oldu.

  Aslen Yahudi kökenli olan Yüzbaşı Alfred Dreyfus 1894 senesinde orduya ait gizli bilgileri Almanya’ya satmak ile suçlandı. Başta anti-semitik olanlar olmak üzere ilk başlarda halk Dreyfus’un suçlu olduğuna ve ceza alması gerektiğini düşünüyordu. Hatta bu dönemde anti-semitik bir dergi olan Fransız La Libre Parole dergisi bu davanın aynı zamanda Fransız Yahudileri’nin sadakatsizliği açısından da bir sembol niteliğinde olduğunu yazmıştı.

  Ailesi Dreyfus’un suçsuzluğu yönünde davanın tekrar görülmesini talep ediyordu. İlk başlarda bu talep sadece kendileri ile sınırlı olduğu için pek dikkate alınmadı. Daha sonra delillerin başka bir Fransız subayı  Ferdinand Walsin-Esterhazy’i göstermesi üzerine başta Joseph Reinach and Georges Clemenceau gibi önemli gazeteciler olmak üzere Dreyfus epey bir destekçi kazandı. Ferdinand Walsin-Esterhazy davadan beraat etmesi üzerine Fransız yazar Emile Zola kararı protesto amacı ile J’accuse başlıklı bir mektup kaleme aldı. Fakat mektubundan ötürü iftira gerekçesi ile suçlu bulundu. Emile Zola her ne kadar suçlu bulunduysa da yazığı mektup toplumun davaya olan ilgisini epey artırdı ve davaya karşı iki taraf oluştu. Dreyfus karşıtları davanın yeniden açılmasına karşı olan ve bu girişimin orduyu ve ülkeyi zayıflatmak amacı ile kurgulanmış bir komplo olduğunu düşünürken Dreyfus’un suçsuz olduğuna inanlar ise meseleyi ulusal güvenlik için de gerekli olarak gördükleri bireyin özgürlüğüne yapılmış bir saldırı olarak görüyorlardı. Bu grup Ordu’nun parlementonun kontrolü altında olması gerektiğini savunuyordu.

  Ağustos 1898’deki Dreyfus’un casus olduğuna dair bir istihbaratın, İstihbarat Bölümünden Hubert-Joseph Henry tarafından ordunun pozisyonunu güçlendirmek amacı ile belgenin uydurma olarak düzenlendiğinin itirafı Dreyfus’un suçsuzluğuna olan halk desteğini epey bir artırdı. Bu arada dava politikacıların nezdinde de farklı bir konum kazanmıştı. Cumhuriyetçiler Sağ kanadın bu tür şaibeli hareketlerinin ve davranışlarını parlementer rejimi kaldırmaya yönelik bir hareket olarak algıladı ve 1899’da Radikallerin önderliğinde sol kanat koalisyonu kuruldu ve Dreyfus davasının yargı yolu ile çözüleceğini deklare eden Radikal René Waldeck-Rousseau’nun liderliğinde bir kabine tesis edildi.

  1899 ‘un Eylül ayında askeri mahkeme Dreyfus’u tekrardan suçlu bulsa da 1906 yılında Sivil mahkeme Dreyfus’un suçsuzluğuna hükmederek beraat kararı verdi. Her ne kadar sivil mahkeme Dreyfus’u suçsuz bulsa da Ordu suçsuzluğunu 1995 senesine kadar açık olarak kamuya deklare etmedi.

  Dreyfus davası Fransa için III. Cumhuriyet döneminde daha çok solun aktif olduğu yeni bir dönemi başlattı. Bu süreçte oluşmuş yeni sol kanat yasaları ve kurumları Cumhuriyet karşıtı ve insan haklarına düşman olarak nitelendiriyordu. Bundan ötürü ordunun daha çok sivillerin kontrolünde olmasını sağlayacak bir takım düzenlemelere gittiler. Bununla beraber  seküler politikalarını daha ileriye götürerek 1801 Antlaşmasını da tasfiye niteliğinde olan ve 1905’de çıkarılan yasa ile resmi olarak devlet ve kilise kurumunu birbirinden ayırdılar.

  Ordunun ve kilise kurumunun epey bir yıpranması ile sonuçlanan Dreyfus davası politik bir kriz olarak Fransız Tarihinde derin izler bırakmış önemli bir husus olarak nitelendirilmiştir.

Dreyfus affair. (2019, March 06). Retrieved January 05, 2021, from https://www.britannica.com/event/Dreyfus-affair.

Drinkwater, J. F., & Wright, G. (Eds.). (2020, December 30). France. Retrieved January 05, 2021, from https://www.britannica.com/place/France.