22 Şubat 1943 Beyaz Gül Hareketi

  Beyaz Gül hareketi (The White Rose Movement) üyeleri, Nazilerce idam edildi.

  1942’de Münih’te kurulan grup döneminin diğer gruplarına nazaran barışçıl birtakım faaliyetler ile Alman halkının zihninde baskıcı ve ırkçı rejimin propagandalarına karşıt bir bilinç uyandırmayı amaçlamaktadır.

  Münih’te tıp öğrencisi olan üç kurucu genç (Hans Scholl, Willi Graf, and Alexander Schmorell), asker Alman SS birliklerinin doğu cephesinde Yahudiler’e karşı olan kötü muamelesini ve Yahudiler’e yapılan katliamları yakından gözlemleme fırsatı bulmuştu. Bu üçlü Münih’e geri döndükten sonra kendileri gibi düşünen öğrenciler ile de birleşerek-Hans’ın kız kardeşi Sophie de dahil olmak üzere- faşist rejime karşı eylem düzenlemenin yollarını aramaya koyuldular. Yapılan tartışmalardan sonra öğrencilerin Alman Edebiyatı’na ve Hristiyan öğretilerine olan hakimiyetinin göstergesi niteliğinde de olan düşüncelerini, bir dizi küçük broşürler vasıtası ile Beyaz Gül adı altında yayınlamaya karar verdiler.

  1942’de yayımlanan broşürlerden ilki Alman şair ve filozof Friedrich Schiller ve Johann Wolfgang von Goethe gibi Alman entelektüellerinden alıntılar içermekteydi. Nazilerin savaş çığırtkanlıklarına karşı adeta pasif bir direniş niteliğinde olan  broşürün giriş cümlesi çarpıcı ve uyarıcıydı: “Uygar bir ulus için hiçbir şey, temel içgüdülerine teslim olmuş sorumsuz bir hizip tarafından” yönetilmesine “izin verecek kadar değersiz değildir”. Yayımlanmış 6 broşür Alman vatandaşlarının akıl, sezgi ve utanma duygularını harekete geçirmek ve bu sayede entelektüel bir başkaldırının tohumlarını ekmeyi amaçlamaktaydı. Grup, iddialarını ve söylemlerini kuvvetlendirmek için kaynak aldığı tek merciğ Alman filozoflarının ve  entelektüellerinin bilgeliğinden başka bir şey değildi.

  İlk broşürde Üçüncü Reich’ın faşist rejimine ve yönetim sistemine olan karşıtlık Schiller’ın The Lawgiving of Lycurgus and Solon adlı yapıtından bir pasajla destekleniyordu: “Devlet asla kendi başına bir son değildir; sadece insanlığın amacına ulaşılabileceği bir koşul olarak önemlidir ve bu amaç, insanın tüm güçlerinin gelişmesinden ve ilerlemesinden başka bir şey değildir. Eğer bir devlet, insanın içinde mevcut potansiyelin gelişimini engelliyorsa, o zaman ne kadar mükemmel tasarlanmış olursa olsun, kendi tarzında ne kadar mükemmel olursa olsun, kınanır ve zararlıdır.” Broşürü hazırlayan yazarlar bu pasajı devletlerin veyahut hükümetlerin amacının, karşıtlıktan veya zıtlıktan ziyade insanlığın gelişmesinde ve ilerlemesinde bir araç olduğunu açıklamak için kullanmışlardır. Buna paralel olarak yazarlar üçüncü broşürde de bu amacı şu şekilde ifade etmişlerdir: “Tanrı’nın iradesine göre, insan, kendi doğal hedefini, dünyevi mutluluğunu, kendine olan özgüveniyle ve kendi seçtiği faaliyette, özgürce ve bağımsız bir şekilde, yaşamın ve ulusun çalışma topluluğu içinde gerçekleştirir.”

  Broşürler aynı zamanda Nasyonel Sosyalist Parti yönetimi altında sergilenen bunca zulme ve gaddarlığa karşı Alman Toplumunun kayıtsızlığını sert bir şekilde eleştirmekte ve bu mezalime karşı insani bir görev olarak her Alman’a bu sistemin bertaraf edilmesi için bir sorumluluk düştüğünü bildirmekteydi. Broşürlerde toplumun artık kendi korkuları ile yüzleşmesi gerektiği ifade edilmekte ve daha sonra bir an evvel harekete geçmenin zorunlu olduğu söylenmekteydi. Aksi taktirde gelecek nesillerce korkak olarak nitelendirilecekler ve ayıplanacaklardı. Aynı zamanda yazarlar Almanların bu tür faşist totaliter liderleri desteklemesini ve bu liderlerin arkasında saf tutmalarını da sert bir dille eleştirmekteydi.

  Yazarlar dini motifleri ve söylemleri de etkili kullanmışlardı. Dördüncü mektupta şöyle yazmaktaydı: “Bir Hıristiyan olarak sana soruyorum […] Tanrı sana güç ve savaşma isteği vermedi mi? Kötülüğe en kuvvetli olduğu yerde saldırmalıyız ve kötülüğün en kuvvetli olduğu yer, Hitler’in elinde tuttuğu güçtür.”

  Bu broşürler Munih’te birçok kişiye gönderilmişse de bir süre sonra Gestapo (Alman gizli polisi) tarafından farkına varılmış ve potansiyel bir tehdit olarak algılanarak grubun faaliyetlerinden rahatsızlık duyulmaya başlanmıştır. 1943 yılı başlarında Beyaz Gül Hareketi üyeleri broşürleri elden vermeye başlamış ve Münih’te yapıların üstüne “Özgürlük” gibi Anti-Nazi yazıların yazıldığı bir tür grafiti kampanyası başlatmışlardır. Açıktan yapılan bu faaliyetler öğrencilerin yakalanma olasılıklarını artırmış ve nitekim 18 Şubat 1843’te bir Parti üyesi Hans ve Sophie’yi Münih Üniversitesinde broşürleri dağıtırken görerek tutuklanmalarına sebep olmuştur. Araştırmanın derinleşmesi üzerine Münih Üniversitesi Tıp öğrencilerinden olan Christopher Probst’un da topluluk ile olan ilişkisi ortaya çıkmış ve 22 Şubat 1943 tarihinde “vatana ihanet ve Reich’in yasalarını zorla değiştirmeye kalkışmaktan” Hans Scholl, Sophie Scholl ve Christopher Probst idam edilmiştir. İlerleyen aylarda topluluk ile uydurma veya gerçek binlerce kişi tutuklanmış. Hatta Graf ve Schmorell gibi kimileri idam edilmiştir.

 

 

Kaynakça

Piccirillo, R. A. (2010). “The White Rose Movement: Conscience in Silent Nazi

Germany.” Inquiries Journal/Student Pulse, 2(09). Retrieved from

http://www.inquiriesjournal.com/a?id=1671Scholl, I. (1983). The White Rose: Munich, 1942–1943. Wesleyan University Press.

Michalczyk, J. J. (1997). The White Rose student movement in Germany: Its history

and relevance today. Resisters, Rescuers, and Refugees: Historical and Ethical Issues,

49.Ray, M. (2019, June 24). White Rose. Encyclopedia Britannica.

https://www.britannica.com/topic/White-Ros